Mardin'in mistik dokusunda gerçekleşen "Gazeteciler Sorunlarını Anlatıyor Mardin Çalıştayı", gazetecileri hem mesleki konularda bir araya getirirken hem de tarihi mirası keşfetme şansı tanıdı. 

Basın Platformu Başkanı Mehmet Remzi Tanış’ın düzenlediği " Gazeteciler Sorunlarını Anlatıyor Mardin Çalıştayı " organizasyonu sebebiyle inanç mozaiği Mardin'de bir araya gelen gazeteciler Mardin’in tarihi yerleri ve yapılarını da gezdi. Bu ziyaretlerden biri de Süryani Kilisesi olarak da bilinen Deyrulzafaran Manastırı oldu.

Mardin'e yolculuk yapacaklar için unutulmaz bir durak olan Deyrulzafaran Manastırı, tarih, din ve doğanın muhteşem bir buluşma noktası. Burası sadece manevi bir yolculuk değil, aynı zamanda tarihi bir serüven sunuyor. Eğer rotanız Mardin'e düşerse, Deyrulzafaran Manastırı'nı ziyaret etmeyi ve planınıza eklemeyi unutmayın. 

MARDİNİN GÜZELLİĞİ DE BUDUR

Pascalya Bayramı'nın içine denk gelen bu özel buluşmada, Mardin Metropoliti Filüksinos Saliba Özmen, şehrin dini çeşitliliğine ve bir arada yaşama kültürüne dikkat çekti. Özmen, Mardin'in eşsiz güzelliğinin, farklı inançların bir arada barış içinde yaşamasından kaynaklandığını vurguladı. Ayrıca, Mardin'de yoğun bir nüfusa sahip olan Süryanilik, Ortodoksluk ve Hristiyanlık gibi dini yapılar hakkında önemli bilgiler de paylaştı.

Mardin Metropoliti Filüksinos Saliba Özmen

GEÇMİŞİN İZLERİ

Mardin'in mistik atmosferi içinde, Mardin Ovası'na hâkim bir konumda yükselen Deyrulzafaran Manastırı, geçmişin izlerini taşıyan bir anıt niteliğinde. Kaynaklara göre, tarihi beşinci yüzyıla kadar uzanan bu manastır, zaman içinde çeşitli eklemelerle zenginleşmiş ve son halini on sekizinci yüzyılda almıştır. İki katlı yapısıyla dikkat çeken bu manastır, aslında antik bir geçmişe sahip olan Güneş Tapınağı'nın yerine inşa edilmiş ve sonrasında Romalılar döneminde bir kale olarak kullanılmıştır. Ancak Romalıların bölgeden ayrılmasıyla, Aziz Şleymun'un bazı kutsal kalıntıları buraya getirerek kaleyi manastıra dönüştürmesiyle adını değiştirmiştir.

ADINI SAFRAN ÇİÇEĞİNDEN ALIYOR

Manastır, başlangıçta Mor Şleymun Manastırı olarak bilinirken, 793 yılında Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo'nun büyük bir restorasyon çalışması yapmasıyla Mor Hananyo Manastırı olarak anılmaya başlandı. Ancak on beşinci yüzyıldan sonra manastırın etrafında yetişen safran bitkisi nedeniyle adı Deyrulzafaran (Safran Manastırı) olarak değişti.

BÖLGEYE GELEN İLK MATBAA BU MANASTIRDA

Deyrulzafaran Manastırı, sadece bir dini yapıdan öte, tarih ve kültürün derin izlerini taşıyan bir miras olarak günümüze ulaşmıştır. Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri ve taş nakışlarıyla hayranlık uyandırıyor.  Bu manastır, uzun yıllar boyunca Süryani Kilisesi'nin önemli dini eğitim merkezlerinden biri olmuştur. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. İngiltere ziyareti sırasında satın aldığı matbaayı 1876’da manastıra kazandırmıştır.  Matbaa, 1969 yılına kadar Süryanice, Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar basmış; ayrıca 1953'e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi yayınlamıştır. Günümüzde kadar gelen matbaadan geriye kalan parçalar burada sergilenerek geçmişin izlerini ziyaretçilere taşıyor.

AZİZLER EVİ

Manastır’da görev yapan bazı patrik ve metropolitler de kemikleri ile birlikte burada gömülüdür. Burada bulunan 7 nişten 4 tanesi metropolitlere, 3 tanesi de patrik mezarlarına aittir.  

Kaynak: SENAY GÜNCAVAR