3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de balık çeşitliliği neredeyse bir elin parmaklarını geçemeyecek kadar azaldı. Avrupa’nın en fazla ruhsatlı balıkçı teknesine sahip ülke Türkiye. Ancak buna rağmen kişi başı balık tüketimi sadece 7 kilogram. AB ülkelerinde ise bu rakam kişi başına 26 kilogram. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), bunun nedeninin Türkiye’deki mevzuatın 24 metrede avlanma izni vermesine bağlıyor.
GIRGIR EKOSİSTEME ZARAR
Avrupa Birliği’nde avlanma derinliğini 50 metre. Türkiye’de bu sınır 24 metre olarak belirlindi. Güneş ışığı 50 metreye kadar ulaşabiliyor. Deniz çayırlarının fotosentez yaparak yaşamasına ve çoğalmasını sağlıyor. Bu da balıkların deniz çayırlarından beslenerek üremesi için de uygun bir zemin oluşturmasına olanak veriyor. WWF, balıkçılığın sürdürülebilirliği için gırgır avcılığında derinlik sınırının AB standartlarına yükseltilmesi gerektiğini belirtiyor.
AB STANDARDI ŞART
WWF, “Halen 24 metre, Karadeniz’de belirli bir dönemde 18 metre derinlikten itibaren yasal olan gırgır ağlarıyla avlanma derinliği ile ilgili yasakların ihlali, üreme ve beslenme amacıyla sığ suları kullanan birçok pelajik balık türü ve deniz canlısı üzerindeki av baskısını daha fazla arttırmakta ve ve küçük ölçekli balıkçılar için avlanabildikleri alanları daraltmaktadır. Balıkçılığın sürdürülebilirliği için gırgır avcılığında derinlik sınırı Avrupa Birliği standardı olan 50 metreye yükseltilmelidir” ifadelerini kullanıyor.
Neredeyse karaya çıkacaklar
Gırgır balıkçılığı ekosisteme zarar veriyor. Avrupa Birliği’nde avlanma derinliğini 50 metre fakat Türkiye’de 24 metre olarak belirlindi. Marmara’yı ve balık türlerini korumak için düzgün planlama yapılması gerekiyor.
AB, balıkçılık sektöründe avlanma derinliğini 50 metre olarak belirlerken Türkiye’de sınır 24 metre. Bu derinliğe kadar güneş ışığı ulaşıyor, deniz çayırları fotosentez yapıyor, balıklar bu deniz çayırlarında hem besleniyor hem ürüyor. 24 metre sınırı ise balıkçılığı tamamen bitiriyor. Uzmanlar mevzuatın değişmemesi durumunda denizlerde hiç balık kalmayacağını vurguluyor.
Türkiye’nin 3 tarafı denizlerle çevrili, hatta deniz genişliğinde göller var. Ancak buna rağmen balık az, giderek de azalıyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), bunun nedeninin Türkiye’deki mevzuatın 24 metrelik derinliği kapsaması olduğunu ifade ediyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), balıkçılığın sürdürülebilirliği için gırgır avcılığında derinlik sınırının Avrupa Birliği standardına yükseltilmesi gerektiğini belirtiyor.
WWF açıklamasında, “Denizlerimizde halen 24 m, Karadeniz’de belirli bir dönemde 18 m derinlikten itibaren yasal olan gırgır ağlarıyla avlanma derinliği ile ilgili yasakların ihlali, üreme ve beslenme amacıyla sığ suları kullanan birçok pelajik balık türü ve deniz canlısı üzerindeki av baskısını daha fazla arttırmakta ve ve küçük ölçekli balıkçılar için avlanabildikleri alanları daraltmaktadır. Balıkçılığımızın sürdürülebilirliği için gırgır avcılığında derinlik sınırı Avrupa Birliği standardı olan 50 m’ye yükseltilmelidir” ifadelerini kullanıyor.
SORUN VE OLASI ETKİLERİ
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kıyıdan itibaren 50 metreye kadar olan derinlikler, hem biyolojik çeşitlilik hem de oksijen üretme kapasitesi açısından denizlerin en değerli katmanıdır. Bu derinlik aralığı, okyanus ve denizlerde fotosenteze yetecek kadar ışığın ulaştığı ve zemine bağlı bitkilerin yoğun bulunduğu alanlardır. Yani denizlerin akciğerleri, balıklar ve diğer deniz canlılarının üreme ve yaşam alanlarıdır. Bu nedenle, ekolojik bakımdan bir çok pelajik balık türü için hayati önem taşıyan sığ suların çok iyi korunması gerekir. Bu alanlarda gerçekleştirilen tahrip edici ve kuraldışı faaliyetler aralarında tehdit altındaki türlerin de bulunduğu denizel canlılar ile balıkçılığımızın sürdürülebilirliği için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
İstanbul Boğazı’nda son günlerde 24 m’den sığ sularda ve avlanmaya yasak bölgelerde gırgır balıkçılığında artış konusunda ihbarlar yoğunlaşmış. İstanbul Boğazı gibi Karadeniz ve Akdeniz’i birbirine bağlayan ve birçok deniz canlısının hem yaşam hem de göç yolu olan son derece stratejik bir bölgede yasadışı ve kural dışı balıkçılık faaliyetlerinin engellenmesi acil önem taşımaktadır.
AYNI DENİZE KIYISI OLAN ÜLKELERDE BALIK BOL
Yunanistan’da balık bol. Bunun nedeni Yunanistan’da 40 metre derinlik sınırı var. 39 metrede balık avlamak mümkün değil. 40 metre derinliğe kadar güneş ışığı ulaşıyor, “posidonia” tabir edilen deniz çayırları fotosentez yapıyor, balıklar bu deniz çayırlarında hem besleniyor, hem ürüyor. 40 metre yasağıyla, üreme alanları koruma altına alınıyor.
Deniz çayırında balık avlandığında sadece o balığı değil, o balığın yumurtaları da yok oluyor. Türkiye’de avlanma sınırı 24 metre. Bulgaristan’da Romanya’da da balık bolluğu var. Bu ülkeler Avrupa Birliği üyesi oldukları için gelişigüzel avlanma yapamıyor. Balıkçıların kaç metre derinlikte balık avlayacakları, yılda kaç ton balık avlayacakları, balık stokları, balıkçı filolarının yönetimi ve denetimi, Avrupa Birliği yönetmeliği ile belirliyor. Bu yönetmelik katı olarak uygulanıyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği müzakerelerinde “balıkçılık faslı” 2006 yılında açıldı ancak ilerleme yok.
EN FAZLA BALIKÇI TEKNESİ TÜRKİYE’DE
Avrupa’da en fazla balıkçı teknesi Türkiye’de bulunuyor. Avrupa Birliği ülkeleri yılda kişi başına 26 kilogram balık tüketiyor. Türkiye’de bu 7 kilogram. Norveç’te 6 bin 400 balıkçı teknesi bulunuyor ve 150 ülkeye balık ihracatı gerçekleştiriyor. Türkiye’de ise 18 binden fazla balıkçı teknesi var ve 100 ülkeden balık ithal ediyor. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili, sadece kendisine ait bir iç denizi bulunuyor. Ayrıca deniz büyüklüğünde göller var. Buna rağmen Türkiye çiftliklerde veya karadaki havuzlarda balık yetiştirmeye çalışıyor.
BOĞAZ’DAKİ AVLANMA YÜZÜNDEN 30 BALIK TÜRÜ YOK OLMAK ÜZERE
Marmara Denizi’ndeki 30’a yakın balık türü, kaçak avcılık, yönetim boşluğu, denetimsizlik ve kirlilik gibi etkenler nedeniyle ya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ya da yok olmuş durumda. Büyük gırgır teknelerinin, balıkların henüz üreme aşamasında göç yolu olarak kullandığı İstanbul Boğazı’nda ağlarını atmaları balık nesillerine zarar veriyor. Türkiye’deki balıkçılar, gelişmiş ülkelerde uygulanan “Kota Sistemi” ve “Bölgesel Balıkçılık” sistemlerinin hiçbirini kabul etmiyor. Balıkçılık yönetiminin iyileştirilmesi ve İstanbul Boğazı’nın bir an önce avcılığa kapatılması gerektiğine işaret ediliyor.
Gırgır adı verilen teknelerle yapılan balık avı, bölgedeki balıkçılığın geleceğini tehlikeye atıyor. Uzmanlar fazla avlanma ve yavru balıkların ölümüne neden olduğu için ekosistemin zarar gördüğünü belirtse de Marmara Denizi’nde gırgır avcılığı sürüyor.
24 METREDE AVLANMANIN ÇEVRESEL ZARARLARI:
Deniz Tabanı Tahribatı: Derin sulardaki balık avı, deniz tabanının tahrip edilmesine yol açabilir. Balıkçılık için kullanılan araçlar, deniz tabanındaki habitatları ve yaşam alanlarını yok edebilir, deniz altı ekosistemlerinin dengesini bozabilir.
Yanlış Avlanan Türler: Derin sulardaki avlanma yöntemleri genellikle hedeflenen balık türlerini yanında istenmeyen türlerin de avlanmasına neden olabilir. Bu istenmeyen türler genellikle deniz habitatlarına zarar veren veya deniz biyoçeşitliliğini olumsuz etkileyen türler olabilir.
Genç Balıkların Avlanması: Derin sulardaki balık avı, genellikle genç balıkların da avlanmasına neden olabilir. Bu durum, balık stoklarının yenilenmesi ve sürdürülebilir bir avlanma sağlanması açısından sorun oluşturabilir.
Balık Stoklarının Azalması: Derin sulardaki yoğun avlanma, balık stoklarının azalmasına ve ekosistemde dengesizliklere neden olabilir. Özellikle büyük avlanabilir balık türlerinin aşırı avlanması, deniz ekosisteminin bozulmasına ve balıkçılık endüstrisinin sürdürülebilirliğini tehdit edebilir.
Ekonomik Etkiler: Balık stoklarının azalması ve deniz ekosistemlerinin zarar görmesi, balıkçılık endüstrisi üzerinde ekonomik etkilere yol açabilir. Balıkçılıkla geçimini sağlayanların gelir kaynakları azalabilir ve ekonomik açıdan zor duruma düşebilirler.
Bu zararlar göz önünde bulundurulduğunda, sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarının teşvik edilmesi ve derin sulardaki balık avının etkilerinin izlenmesi ve kontrol altında tutulması önemlidir. Bilimsel araştırmaların ve uygun yönetim politikalarının geliştirilmesiyle, deniz kaynaklarının korunması ve balıkçılık endüstrisinin sürdürülebilirliğinin sağlanması mümkün olabilir.