Cumhuriyet Halk Partisi'nden yeniden aday olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarından önemli noktalar şu şekilde:

"Meydanlarımızda anneler var, onlar hiç yalnız bırakmadılar. Ellerinden öpüyorum. Görevime 2019 Temmuz'unda başladım, ancak 3 ay geç başladık. Aslında diğer belediye başkanlarından daha az görev yaptım, çünkü o 3 ayı elimizden haksızca aldılar. 18 günde deli ettiğimiz kişileri 5 yılda çıldırtacağımı söylemiştim, ve gerçekten de öyle oldu. Bundan sonra dürüst, ahlaklı bir şekilde çalışmaya ve hizmet etmeye devam edeceğim, size hiçbir sıkıntı yaşatmayacağım.

Ankara'ya sık sık giden-gelen oluyoruz, ama bu normal. Bizi denetlesinler, adaletli bir şekilde denetlesinler yeter. Hatta söyleyeceğim, bizden onda biri kadar onları da denetlesinler, fazlası değil. KİPTAŞ'ı 15 yıl boyunca denetlemediler, bu da bir sorun olmamalı. Milletimize hesap verme zorunluluğumuz var ve biz her zaman açık olacağız."

"Türkiye'de bir medya çılgınlığı var. Medya diye bir şey var ama var mı yok mu belli değil. Size bir örnek vereyim mi? 12 tane televizyon, TRT dahil, bırakın benim haberimi vermeyi, reklamlarımızı bile vermeme kararı aldılar. Mesela Beyaz TV vardı. Ankara'da önceden belediye başkanlığı yapmıştı. Şimdi işi gücü birilerine laf yetiştirmek. Arada bana da uzatıyor ama bana uzanamıyor dili. Bakın, onun televizyonu bile reklam almaktan vazgeçti. TRT kimin? TRT milletin. Bu dünya tarihinde yok. İnanın TRT'nin her bir kuruş lirası sizin cebinizden çıkıyor güzel annelerim, ablalarım, sevgili kardeşlerim. O televizyonda 5 yıldır Ekrem İmamoğlu'nun ismi geçmedi. Allah'ın izniyle bu memleketin her kurumuna olduğu gibi TRT'ye de adalet gelecek. Bugünlerin arşivini açacağız, bir tane Ekrem İmamoğlu bulamayacağız."

"SIKIŞTIKLARINDA DEDİKODU ÇIKARTIRLAR

"Sorsan Türkiye Cumhuriyeti çok demokratik bir ülke. Ama bunlar, sözüm ona beni yıldırmaya çalışıyorlar, biliyorum. En ufak sıkıştıklarında dedikodu çıkarırlar, yalan dolanla, insanların milli duygularıyla oynamaya başlarlar. Ama onların kötü dili, toz zerresi kadar bile üstümde etkili olamaz. Abdurrahman Tutdere beni aradı. Dedi ki "Sevgili başkanım, bir evdeyim, burada bir teyzemiz var, seni öyle güzel anlattı ki... Beni evladı gibi görmüş." Gittim yanına, mikrofonu eline aldı. Konuşmaya başladık. Önce bana "kurbaney" dedi. Ben ona ellerinden öperim, dua edin teyzeciğim dedim. Sonra bana -ben sadece "kurbaneyi" anladım- öyle güzel şeyler söyledi ki... Güzel teyzemiz Türkçe bilmiyor, Adıyaman'da Kürtçe konuşuyor. Beni o anne sevdi, benim dilimi bilmeden. Ben ona o duyguyu vermişsem, onunla yürek yüreğe olabilmişsem, bu memleketin her insanıyla; doğusu-batısı, Türk'ü-Kürt'ü, Laz'ı-Çerkez'i... ne fark eder ki?"

"BEN YILMAM BEN VAZGEÇMEM"

"Bu adaletsizliği kendine ahlak edinen insanların karşısında en büyük gücün sevgi dili olduğunu, dayanışma olduğunu onlara gösteren bir dönemi bu şehirde var ettiğimizde, bu milletin, şehrin, memleketin sırtı yere gelmedi, gelmeyecek kardeşim. Biz bunu ispat edeceğiz. Beni ne kadar yıldırmaya çalışsalar da söyleyeyim; ben yılmam kardeşim, ben yıldırırım. Ben yılmam, ben vazgeçmem. Daha geçen gün Sayın Cumhurbaşkanı itiraf etti. Engellemeye çalıştım dedi. Engelleyebildi mi? Engelleyemezsin kardeşim. Ben öyle bir koşarım ki nefes nefese kalırsın, yarı yolda yere yığılırsın. Benim enerjime dayanamazsın. Arkamda 16 milyon insan var. Sen insanlardan uzaklaştın. Oy vermese bile bana dua eden insanlar var bu şehirde, ben biliyorum. İstanbul'da sizlerin var ettiği kötü ekonomik koşullarda, 3 haneli enflasyonlarda, emeklilerin çok az maaş aldığı, asgari ücretin yeterli olmadığı bu şehirde biz bu yoksullukla mücadelede insanlara yaptığımız sosyal yardımı 6 katına çıkardık."

Kaynak: HABER MERKEZİ