Geceleri yükselen horlama sesi sadece sosyal bir sorun olarak düşünülse de aslında bu rahatsızlık, derin sağlık riskleri taşıyor. Uzmanlara göre, uyku sırasında nefes durmaları (apne), uykusuzluğun ötesine geçerek kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve depresyon gibi ciddi rahatsızlıklara kapı aralıyor.
Modern tıp, horlamanın temel sebeplerini anlamak için çalışmalarını hızla sürdürüyor; ancak birçok kişi bu problemi “basit” bir horlama olarak görmeye devam ediyor. Horlamanın ardındaki bilinmeyenler ve uyku apnesinin tehlikeli sonuçları nelerdir?
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Baş ve Boyun Cerrahisi Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan horlama ve uyku apnesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle horlamanın sadece sosyal bir sorun değil, sağlık açısından da büyük riskler barındırdığını belirten Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan, horlamanın nedenlerini ve alınabilecek önlemleri ŞOK Gazetesi için verdiği röportajda detaylandırdı.
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Baş ve Boyun Cerrahisi Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan
Horlama ve tıkayıcı uyku apnesi hakkında ne zaman bilgi edinmeye başladık?
Horlama ve tıkayıcı uyku apnesi gibi uyku bozuklukları hakkındaki bilgilerimiz 1965 yılında uyku fizyolojisinin anlaşılmasıyla başladı. Bu tarihte polisomnografi adı verilen uyku inceleme tekniği geliştirildi. Ancak günümüzde bile hala uyku bozuklukları tam anlamıyla çözülememiş ve karmaşık bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Horlama ve uyku apnesi, sadece kişinin yaşam kalitesini değil, aynı zamanda genel sağlığını da ciddi şekilde etkileyen bir sorun olarak öne çıkıyor.
Uyku bozukluklarıyla başvuran hastaların ne kadarı uyku apnesi tanısı alıyor?
Uyku bozuklukları nedeniyle doktora başvuran hastaların %85-90 gibi büyük bir kısmı tıkayıcı uyku apnesi tanısı alıyor. Bu hastalık, solunum yollarında daralmalar nedeniyle uykuda solunumun durmasına yol açıyor. Hastalar, genellikle sabahları yorgun ve uykusuz uyanıyor, gün içinde de konsantrasyon bozukluğu ve halsizlik yaşıyorlar. Bu durum aynı zamanda ciddi sağlık problemlerine neden olabiliyor.
Horlamanın ciddiyeti hangi durumlarda artar?
Horlamanın süresi ve şiddeti, kişinin uyku kalitesini etkileyebilir ve zamanla daha ciddi bir tabloya dönüşebilir. Horlamaya nefes durmaları da eşlik ediyorsa, bu durum tıkayıcı uyku apnesi riskini artırabilir. Ancak her horlayan kişide nefes durması görülmeyebilir. Bu yüzden horlamanın altında yatan sebebi anlamak önemlidir. Hastalar genellikle horlamanın farkında olmayabilir, ancak çevresindekiler bu sorunu gözlemleyebilir.
Horlamanın çıkardığı seslerin anlamı nedir?
Horlama, uyku sırasında solunum yollarında oluşan daralmaların bir sonucudur. Bu daralma sonucunda hava geçişi sırasında titreşimler oluşur ve bu titreşimler horlama sesi olarak duyulur. Horlama sesinin kaynağı damak, dil kökü veya diğer yumuşak dokular olabilir. Horlamanın sesi incelendiğinde, horlamanın kaynağı hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır ancak bu konuda hala kesin bir sonuca varılamamıştır. Bu nedenle horlamanın tedavisi kişiye özel planlanmalıdır.
HORLAMA SÜREKLİ HALE GELDİYSE
Tedavisi ne zaman düşünülmelidir?
Eğer horlama sürekli hale geldiyse ve beraberinde uykuda nefes durmaları, sabah yorgun uyanma, gün içinde halsizlik gibi şikayetler varsa, mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Bunun yanı sıra, horlama sosyal sorunlara da yol açabilir. Eşlerin uyku kalitesi etkilenebilir veya horlama komşulara dahi rahatsızlık verebilir. Bu gibi durumlarda bile tedavi düşünülmelidir.
ERKEKLERDE KADINLARA GÖRE DAHA FAZLA GÖRÜLEBİLİR
Kadın ve erkeklerde aynı nedenlere mi dayanır?
Horlamanın temel nedenleri erkek ve kadınlarda büyük oranda benzerlik gösterir. Ancak erkeklerde horlama görülme sıklığı kadınlara göre daha fazladır. Bunun nedenleri arasında erkeklerde solunum yolundaki yapısal farklılıklar, hormonal etkenler ve genetik faktörler yer alır. Bu nedenle tedavi yaklaşımı, cinsiyete göre değil, horlamanın kaynağına göre belirlenir.
Tetikleyen faktörler nelerdir?
Horlamanın birçok tetikleyicisi bulunmaktadır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte dokularda gevşeme artar ve bu durum horlamaya yol açabilir. Kilo artışı da solunum yollarını daraltarak horlamayı artırabilir. Hipotiroidi gibi metabolik hastalıklar, burun tıkanıklıkları ve alkol tüketimi de horlamayı tetikleyen diğer önemli faktörler arasında yer alır. Özellikle burun tıkanıklığı olan kişilerde horlama daha yaygın olarak görülür.
AİLE İÇİ İLİŞKİLERİ ETKİLEYEBİLİR
Aile içinde nasıl sorunlara yol açıyor?
Horlama, aile içi ilişkileri olumsuz etkileyebilen bir faktör olabilir. Horlayan bir kişiyle aynı odada uyuyan eş, rahatsız olabilir ve bu durum çiftlerin ayrı odalarda uyumalarına yol açabilir. Hatta bazı durumlarda komşular bile yüksek horlama sesinden rahatsız olabilir. Özellikle seyahatlerde horlama nedeniyle çevredeki yolcuların rahatsız olması gibi durumlar yaşanabilir.
Alkol horlamayı neden artırır?
Alkol tüketimi, kas gevşemesi yaratarak solunum yollarını etkileyebilir. Alkolün etkisiyle kaslar gevşer ve solunum yolları daralır. Bu durum horlamaya ve hatta apneye yol açabilir. Alkol, ağır apne hastalarında ani ölümlere dahi neden olabilir, bu yüzden özellikle apne hastalarının alkol tüketiminden kaçınması önerilir.
Yatış pozisyonunun etkisi var mı?
Yüz yukarı yatış pozisyonu, horlamayı artırabilir. Bu pozisyonda dil kökü ve yumuşak dokular geriye doğru kayarak hava yolunu tıkayabilir. Bu yüzden horlama problemi olan kişilere yan yatmaları önerilir. Ayrıca, pozisyonel apne olarak adlandırılan durumlarda pozisyon değiştirmek, horlamayı ve apne sıklığını azaltabilir.
Horlamayı önlemek için neler yapılabilir?
Horlamayı önlemek için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek önemlidir. Kilo kontrolü sağlanmalı ve aktif bir yaşam sürdürülmelidir. Alkol tüketiminden uzak durmak horlamayı azaltabilir. Ayrıca, üst solunum yolunda anatomik bozukluklar varsa, bu sorunların tedavi edilmesi gerekebilir. Burun tıkanıklıkları ve diğer anatomik engellerin tedavisi de horlamayı azaltmada etkili olabilir.
ÇOCUKLARDA HORLAMA CİDDİYE ALINMALI
Çocuklarda görülebilir mi?
Evet, özellikle kilolu, geniz eti ve bademcik büyüklüğü olan çocuklarda horlama yaygındır. Ayrıca burun tıkanıklıkları da çocuklarda horlamaya neden olabilir. Çocuklarda horlama tedavi edilmezse, ilerleyen yaşlarda daha ağır apne tabloları görülebilir. Bu yüzden çocuklarda horlama dikkate alınmalı ve gerekli tedaviye başvurulmalıdır.
Bazı mesleklerde daha sık mı görülüyor?
Horlama, özellikle yorgunluk gerektiren işlerde çalışan kişilerde daha sık görülse de, spesifik bir meslek grubu ile sınırlı değildir. Ancak uykusuzluk ve düzensiz uyku saatleri gibi faktörler, horlamayı artırabilir. Bu yüzden horlama sorunu yaşayan kişiler, uyku düzenlerine dikkat etmelidir.
Tedavi için hangi yöntemler uygulanıyor?
Horlamada temel tedavi prensibi, üst solunum yolundaki titreşimleri azaltmak veya durdurmaktır. Bu amaçla, cerrahi yöntemler, radyofrekans tedavisi, lazer tedavisi ve özel dental protezler kullanılabilir. Hangi yöntemin kullanılacağı, horlamanın nedeni ve hastanın durumuna göre belirlenir. Kimi hastalarda sadece yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olabilirken, bazı hastalarda cerrahi müdahale gerekebilir.
CERRAHİ YÖNTEMİ HHASTAYA GÖRE DEĞİŞEBİLİR
Tedavide cerrahi her zaman gerekli mi?
Hayır, cerrahi tedavi her zaman gerekli değildir. Kilo kontrolü, uyku pozisyonu değişikliği ve CPAP cihazları gibi yöntemler, cerrahiye alternatif olabilir. Ancak, bazı hastalar için cerrahi müdahale daha kalıcı bir çözüm sunabilir. Tedavi seçimi, hastanın horlama şiddeti ve apne durumuna göre yapılır.
Horlama ve apne cerrahisi ne kadar sürede sonuç verir?
Basit işlemler sonucunda iyileşme hemen gözlemlenebilirken, dil kökü ve gırtlak bölgesine yönelik cerrahilerde iyileşme süresi daha uzun olabilir. Özellikle robotik cerrahi gerektiren durumlarda iyileşme süresi değişkenlik gösterir ve hastanede 1-5 gün yatış gerekebilir. Ancak uzun vadeli sonuçlar oldukça başarılıdır.
Apne hastaları CPAP cihazını kullanmakta zorlanıyor. Önerileriniz nelerdir?
CPAP cihazını kullanmak, özellikle ilk başlarda uyum sağlamakta güçlük çekebilen uyku apnesi hastaları için zorlayıcı olabilir. Cihazın doğru şekilde ayarlanması ve burun yollarının açık olması büyük önem taşır. Bazı hastaların CPAP maskesine alışması zaman alabileceğinden, bu durumda olan kişiler doktorlarına başvurarak uygun ayarlamaların yapılmasını talep edebilir. CPAP cihazı adaptasyon oranları maalesef yüzde 70 civarında kalmaktadır. CPAP kullanamayan orta ve ağır şiddetteki uyku apne hastalarında artık cerrahi tedavilerle özellikle uygun hastalarda robotik cerrahi ile kalıcı başarılı sonuçlar alıyoruz.
RÖPORTAJ- SENAY GÜNCAVAR