Moderatörlüğünü Stratejist Tuğba Özay tarafından yapılan ve ForInvest Yotube kanalında yayınlanan “Yatırım İpuçları” programına misafir olan Cüneyt Paksoy, Taner Genek ve Özgür Hatipoğlu, ekonomi gündemini değerlendirdi. Kovid-19 pandemisinden bu yana, esasen 2008 yılında yani pandemi öncesinde yaşanan krizin test edildiğini söyleyen Paksoy, “Ancak, bugün piyasalar en kısa vadede pozitif olmaya devam ediyor. Ve pozitif kalmak için kendine hikaye yazıyor. Diğer taraftan, piyasalar an itibarıyla eylülden bu yana bir faiz indirim sürecinin FED tarafından da onaylanmasını bekliyor. Aslında bunu fiyatlıyor. Bu arada siyasi kriter sadece bizdeki de değil. Artık globalde de bir numaralı kriter, yaklaşan ABD seçimleri. Diğer taraftan Avrupa’da da seçim gündemleri var. Özellikle son Fransa seçimlerinin bu kadar dile getirildiği bir ortamda Avrupa Birliği’nin devam etme durumu konuşuluyor. Euro’nun geleceği merak ediliyor. Ayrıca, dünyada 300 trilyon doların üzerinde bir borç var ve bu borcun yüzde 10’u Amerika Birleşik Devletleri’ne ait. Avrupa’da ise borçlulukta İtalya ilk 5’'te. Japonya’da da Dolar/YEN paritesinin durumu ortada” dedi.
Yapısal reformlara önem verilmeli
Artık her şeyin her zaman pozitif fiyatlanacağı bir dönem yerine seçici olmanın, araştırma yapmanın, temel analiz, teknik analiz ve haber analizini 3'lü bir şekilde kullanıp bir strateji oluşturmanın çok önemli olduğu bir dönemde olunduğuna dikkat çeken Cüneyt Paksoy, “Bu stratejiyi oluştururken mutlaka o stratejinin, ana stratejinizin, baz senaryonuzun oluşmadığı dönemde olduğu gibi gerekli önlemleri alabileceğiniz bir süreç içinde ilerlemeniz gerekiyor. Strateji oluşturmanın, bir stratejist olarak öneminin çok daha arttığı bir dönemde olduğumuzu, bunun için çok iyi bir okuma gerektiğini, globali iyi okumak gerektiğini, hatta trendleri iyi takip etmek gerektiğini belirtmeliyim. Çünkü, geleceği görmek çok önemli hale geldi. Türkiye’ye döndüğümüzde ise finansal istikrar oluştu. Rezervler ve CDS'lere baktığımızda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Gri listeden de çıkış yaptık. Tahvil tarafına yabancı girişi de var. Ancak, bunun artması gerekiyor. Artması için yeni katalizörler gerekiyor. Yapısal reformlara da biraz önem vermek gerekiyor. Bir de fiyat istikrarını görürsek iyi olacak.” dedi.
Fiyat ile değer arasındaki bileşkeye bakılmalı
Avrupa ile ilgili endişelerin bir süredir fiyatlandığını kaydeden Özgür Hatipoğlu, “Avrupa tarafında biraz daha endişeye mahal verecek fiyatlamalar var. Bunu tetikleyen durumlardan biri Fransa hikayesiydi. Bizler piyasanın içinden geldiğimiz için daha önce buna benzer süreçleri yaşadık. Bu nedenle beklentileri doğru yönetmek adına hatırlatmam gerekir ki burada deneyimlenecek olan değişim süreci bugünden yarına, ya da ağustos sonuna gerçekleşmeyecek. Büyük ihtimalle 2025 yılının hikayesiyle gün yüzü yapabilecek bir durumdan bahsediyoruz. Ancak bakarken, izlerken, değerlendirirken datayı buna göre değerlendirmek lazım.” ifadelerini kullandı. Fiyat denilen kavramın gün içerisinde ya da haftalık bazda değişiklik gösterebileceğini söyleyen Özgür Hatipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Değer dendiğinde şirketin gerçek büyüklüğüdür, üretim potansiyelidir. Bakın ürettiğidir demiyorum, üretim potansiyelidir diyorum. Çünkü, o şirketin aldığı projeler, o şirketin geliştirdiği yazılımlar veya geliştirme yoluna soktuğu yazılımlar, yaptığı şirket evlilikleri veya şirket evliliklerine bakışı, bunların hepsi değeri oluşturur. Fiyat ise onun bir yansımasıdır. Ve çok daha kısa sürelerde hareket edebilir. Sonuçta değere yatırım yaparız ama alıp-sattığımız da fiyattır. Dolayısıyla her ikisinin bileşkesini çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazı şirketler var üretme potansiyeli çok düşük ama 2-3 tane güzel haberi geldiği için fiyat çok yukarı gidiyor. İşte, bu hisselerden biraz kaçınmak gerekir. Aslına bakarsanız bence şu anda tam da büyüme hisselerine yatırım yapma zamanı.”
En çok kazandıran ve kaybettiren sektörler
Pandemiyle birlikte 200’e yakın halka arz gerçekleştiğine dikkat çeken Taner Genek, “Bu halka arzlarla birlikte piyasaya giriş yapan yatırımcı sayısında ciddi bir artış oldu. Ardından dolar krizi yaşandı. Sonrasında enflasyon krizi geldi. Endeksimiz de 1200’lerden 11 binlere geldi. 2023 sonunda 2024 başlarında piyasaların seçici sektörlerde olacağını dile getirmiştik. Son dönemlerde de bunu gördük. Bazı sektörler çok ciddi şekilde ayrıştı. TL bazlı olarak iletişim sektörü yüzde 100, sigorta sektörü yüzde 88, bankacılık endeksi yüzde 80, gıda sektörü yüzde 62 kazandırdı. Endekste de yüzde 47 kazanç görülüyor. Bu performanslar güzel, fakat genel anlamda bu sektörlerin hisse sayıları düşük. Kaybettiren sektörlere baktığımızda da inşaat, kimya, aracı kurumlar, taş-toprak, elektrik, enerji sektörü, gayrimenkul yatırım ortaklığı, sanayi endeksi karşımıza çıkıyor. Bu sektörler endeksin altında kalmış durumda.” diye konuştu. Borsa İstanbul’da işlem gören 551 hisse içinde yıl başından bu yana 243 hissenin eksi yaparak zarar ettirdiğini belirten Taner Genek, “110 hisse yüzde 50'den fazla para kazandırdı. Yüzde 100'den fazla kazandıranların sayısı ise 43. Bu performanslar aslında Türk yatırımcısının şu anda borsada çok ciddi şekilde kayıp içinde olduğunu gösteriyor. 4 yıllık trend içinde herkes kazandı ama son 1 yıldan beri birçok kişinin parası eridi. Yani borsa tarafında yatırımcının doğru sektörlere, doğru hisselere giremedikleri görülüyor.” dedi.