Antik çağda Kazanos Vadisi olarak adlandırılan bölgede Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümünün yürüttüğü yüzey araştırmalarında bağcılık ve üzüm kültürüne ilişkin çok sayıda kabartma bulundu.
Bölgede antik çağlardan bu yana ilgi gören bağcılık, vadideki 300 haneli Avşar Mahallesi'nin de ana geçim kaynağı olmaya devam ediyor.
Bağcılığı, bir kısmı yöreye özgü 30'a yakın üzüm çeşidiyle devam ettiren üreticiler, yöresel üzüm türlerinin kaybolmaması için de çalışıyor.
Yöre halkının sultan dilmit, ak dilmit, avşar, büzgülü, arşın, eşek memesi, nazik, kınalı, yeşil, ata sarısı, gemre, pembe gemre, çavuş, ızrakı, tavşan böbreği, karaüzüm, tek çekirdek, çekirdeksiz, kara çekirdeksiz, mevlana, göküzüm, kadın parmağı ve payam gibi isimler verdiği türlerin ıslah edilmesi için çalışma yapılması isteniyor.
Bu üzümlerden elde edilen pekmezler de lezzeti ve aromasıyla talep görüyor.
Gemre üzümü için tescil başvurusu
Mahallede bağcılık yapan Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türkoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turgut Tok, yöredeki üzüm kültürünü korumak ve tanıtmak için çalışmalar yapıyor.
Prof. Dr. Turgut Tok, AA muhabirine, bağcılığın bölgede insan yerleşiminin başladığı çağlardan bu yana sürdüğünü, Malazgirt Zaferi sonrası yöreye yerleşen Türklerin de bu üretimi günümüze kadar sürdürdüğünü anlattı.
Köyde yetiştiriciliği yapılan çoğu türün bölgeye özgü olduğunu, özellikle gemre ve pembe gemre üzüm türlerini coğrafi işaretle tescil altına almak için çalışma yürütüldüğünü dile getirdi.
Tok, bağcılıkla bölgenin yerel ırklarının devam ettirildiğini belirterek, "30'un üzerinde üzüm çeşidi var. Yerel üzüm çeşitlerinin ıslah edilmesini, daha verimli hale getirilmesini, hastalıklardan arındırılmasını önemsiyoruz. Bu çeşitlerin ıslahla kalitesi artırılmazsa üretici gelir açısından sıkıntı yaşar. Bir müddet sonra bu iş bırakılmaya ve bu ırkların kaybolmasına neden olur." ifadelerini kullandı.
Yöreye ait sultan dilmit, ak dilmit, gemre, büzgülü, nazik, kınalı, eşek memesi, payam ve arşın üzümleri için ıslah çalışmasının Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü tarafından numuneler alınarak başlatıldığını aktaran Tok, bölgedeki diğer üniversiteler, botanik ve tohum ıslah merkezlerinin de konuyla ilgili çalışma yapmasını beklediklerini kaydetti.
Çiy dahi lezzet veriyor
Bölgenin iklim ve toprak yapısının üzüme ayrı bir lezzet verdiğini, sabahları oluşan çiyin dahi üzüm kalitesini etkilediğini vurgulayan Tok, pekmezi için yetiştirilen nazik üzümünün, bir tanesinden 200 damlaya yakın su çıkmasıyla diğer türlere göre farklılaştığını dile getirdi.
Mahalle muhtarı Cengiz Özcan da ata yadigarı üzümcülüğü gelecek nesillere aktarmak için çaba sarf ettiklerini söyledi.
Çeyiz sandıklarından çıkan üzüm çekirdeklerini kendi imkanlarıyla çeşitlendirdiklerini ve bu üzümlerin ıslah edilmesini istediklerini belirten Özcan, "Çocuklarımız da torunlarımız da bunları görsün, devam ettirsin diye bin yıllık üzüm ırklarımızın yaşatılmasını istiyoruz. Biz atalardan gelen üzümlerimizin ıslahını bağ bağ aşılama yöntemiyle yaptık. Çeşitlerimizi daha da ilerletmeye çalışıyoruz. Birisinin bağında bir çeşit üzüm gördük mü hepimiz köy olarak paylaşıyoruz. Ancak bunun bilimsel yöntemlerle ilerlemesi gerekiyor." dedi.
Üzüm yetiştiricisi Hasan İriş de dedesinden kalma arazide bağcılık yaptığını ifade ederek, üzümlerini genelde pekmez yaparak değerlendirdiğini anlattı.
Bölgede tarlalarda yapılan kazılarda şarap ve pekmez küplerinin bulunduğuna işaret eden İriş, "Çeşit olarak siyah, yeşil, badem, ekşi kara üzümlerim var. Bu üzümlerden yaptığımız pekmezimizi Avrupa'dan özel olarak almaya geliyorlar." diye konuştu.