Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar programı sonrası yurda dönerken, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
"Aziz kardeşim" diye nitelendirdiği Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'nin daveti kapsamında geldiği Doha'da düzenlenen Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi'nin dokuzuncu toplantısının başarıyla tamamlandığını bildiren Erdoğan, dönem başkanı Katar'ın onur konuğu olarak Körfez İşbirliği Konseyi 44. Zirvesi'ne katıldığını belirtti.
Görüşmeler çerçevesinde Türkiye ve Katar arasındaki ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla gözden geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Katar ile ticaret hacmimiz yüzde 14'ün üzerinde bir artışla 2 milyar doları aştı. Katar ile ticaretimizin ve yatırımlarımızın daha da artırılması konusunda mutabık kaldık." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtelif alanlarda 12 yeni anlaşma imzalandığını, böylece Yüksek Stratejik Komite mekanizması kapsamında son 9 yılda imzalanan belge sayısının 100'ü geçtiğini anımsatarak, toplantılarda bölgedeki gelişmeleri de ele aldıklarını aktardı.
Görüşmelerin ana noktasını iki aydır İsrail'in zulmüne maruz kalan Filistinlilerin durumunun oluşturduğunu dile getiren Erdoğan, "Ateşkesin acilen ve kalıcı olarak tesisi, Gazze'ye insani yardımların kesintisiz akışının sağlanması, iki devletli çözüm ekseninde barışın temini için atacağımız adımları etraflıca görüştük. Kardeşim Şeyh Temim ile bu konudaki yakın işbirliğimizi ve ortak ilişkilerimizi sürdürme konusunda hemfikiriz." değerlendirmesinde bulundu.
Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi'nde ise hem 6 üye ülkeyle hem de konseyle olan ilişkilerin ileriye taşınmasına yönelik iradeyi teyit ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Konsey üyesi ülkelerle ticaretimiz son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla artışla toplam 23 milyar dolara yükseldi. Ticaretimizdeki artış trendi inşallah devam eder. Filistinli kardeşlerimizin yaralarının sarılması ve 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulması amacıyla Körfez ülkeleriyle diyaloğumuzu güçlendireceğiz." ifadesini kullandı.
"DESEKLERİ OLMASAYDI BÖYLE BİR TABLO OLMAZDI"
Gazze'de yaşanan insanlık trajedisinin ne zaman sona ereceği ve ABD'nin, İsrail-Filistin sorununun çözümüne yönelik kafasındaki planının sorulması üzerine Erdoğan, "İsrail'e yönelik, başta ABD olmak üzere tüm Batılı ülkelerin destekleri olmasaydı, şu anda bölgemizde böylesi bir tabloyla karşı karşıya olmazdık. Bu ülkelerin gerek nakdi, gerek silah, mühimmat, araç gereç gibi ayni ve parasal olarak sınırsız destekleri, ciddi manada Batı'nın şımarık çocuğu İsrail'i bu noktalara taşıdı" yanıtını verdi.
Erdoğan, yaşananların, İsrail ile ilişkileri farklı konumdaki ülkelerin olumsuz bakışını, çok daha tahrik edici nitelikte olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Failin kimliğine göre hareket eden küresel sistemin ayarı bozulmuştur. Bu bozuk ayarla neyi nasıl düzelteceksiniz? Özellikle İsrail Başbakanı Netanyahu şu anda iflas ile baş başa kalmış bir durumdadır. Her an iflas bayrağını çekebilir. Sadece Netanyahu'nun değil, beraberindeki kadronun da zulümlerine göz yuman bir Batı var. Neyse ki 7 Ekim'den bugüne Batı'nın İsrail'e bakışı ciddi manada değişmiştir. İnanıyorum ki çok fazla da sürmeyecek, kısa bir zaman içerisinde özellikle Gazze'ye yönelik, İsrail'in bu zalimce tavırları, kendisini iflas ile karşı karşıya getirecektir."
Gazze saldırıları öncesi İsrail'de, Başbakan Binyamin Netanyahu hakkında bir yargılama sürecinin olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "İşgal kuvvetleri ile işbirliği halindeki İsrail yargısı onunla ilgili menfi bir karar vermekten şu anda imtina ediyor. Öyle ya da böyle bu kararı vermenin arifesinde olduklarına inanıyorum. Diğer yandan bizler de Netanyahu ve suç ortaklarının uluslararası zeminde yargılanması için dünyanın değişik yerlerinden 3 bin civarında avukatla, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurduk. Gazze'deki savaş suçlarını, mahkemenin gündemine taşıdık ve bunun takipçisi olacağız." görüşünü paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne İsrail aleyhine başvuru yapan başka ülkelerin de olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkelerin, bu dik duruşunun yanında da Filistinlilerle dayanışma içerisinde olan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Londra'nın caddelerinde, New York'ta, Beyaz Saray'ın önünde, Paris'te, Belçika'da, Hollanda'da dünyanın birçok yerinde yükselen bu sesler, Filistin'deki zulüm bitene ve suçlulardan hesap sorulana dek dinmeyecek. Gazze'deki tarifsiz zulüm karşısında tüm vicdan sahipleri gibi bizim de ciğerimiz yanıyor. İnsanlıktan nasibini almamış İsrail yönetimi, Gazze'de 16-17 bin Filistinliyi öldürecek, bunlara yemek, su, ilaç ulaşmasını engelleyecek, yaralıların hastanelere taşınmasının önüne geçecek ve vicdan sahibi insanlar bunun karşısında durmayacak öyle mi? Böylesi bir tavır, vicdansızlık ve insafsızlık olur ki buna asla biz 'eyvallah' edemeyiz."
"Yeni yol haritalarımızı oluşturduk"
Türkiye'nin, Orta Doğu'da kalıcı barış için garantörlükten, Barış Konferansı'na kadar ortaya koyduğu somut önerileri hatırlatılarak Katar'daki görüşmelerde kalıcı barış ve ateşkesin yol haritasına yönelik nelerin ele alındığının sorulması üzerine Erdoğan, Katar'ın tüm bu sürece bakış açısının, Türkiye ile örtüştüğünü vurguladı.
Bundan sonraki süreçte de kendisinin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ve ilgili kurumların irtibat halinde olacağını aktaran Erdoğan, "Barışa ulaşmasını hedeflediğimiz bu süreci birlikte işletecek, adımları yine birlikte atacağız. Çünkü bundan sonraki aşama 'Kendi başına bırakalım, yürüsün' diyeceğimiz bir süreç değil. Ortada İsrail'in acımasız saldırılarıyla yerle yeksan olmuş bir Gazze var." sözlerini sarf etti.
Ateşkesin sağlanması ve yaralıların Gazze'den tahliyesini öncelikli konular olarak nitelendiren Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Gazze'deki sivil halkın içerisinde kanser hastaları da bulunuyor. Bir kısmını ülkemize tedavilerini yapmak üzere getirdik. Bir de Gazze'nin yeniden inşası ve imarı konusu var. Bu konuda da gerekeni yine hep birlikte, inşallah gücümüz neye yetiyorsa yapacağız. Yeniden inşa ve imara başlayacağız. Katar bu konuda Türkiye ile aynı istikamette yürümeye kararlı. Biz, garantörlüğe de bu konferansa ev sahipliği yapmaya da hazırız. Yeter ki barışı gerçekten istesinler. Biz, sürekli 'barış' diyoruz, 'hukuk, adalet' diyoruz. Bunları öylesine söylemiyor, dünyanın büyük bir felakete sürüklenmemesi için bu kavramların ayakta kalmasına ihtiyaç olduğunu bilerek ifade ediyoruz. Gözleri olup zulmü görmeyenlere, kulakları olup gerçeği işitmeyenlere, dilleri olup hakikati söylemeyenlere 'Görün, duyun, gerçeği artık söyleyin' diyoruz. İnsanlık onurunun kurtuluş reçetesini sunuyoruz aslında. Biz yılmayacağız, usanmayacağız, yorulmadan hakkı ve hakikati anlatacağız. 'Denedik olmadı' deme lüksümüz yok. Barış için çabalamaya devam edeceğiz. Yeni yol haritalarımızı oluşturduk. Hem Gazze'deki zulmü, hem Filistin'in yıllardır yaşadığı dramı, hem de kalıcı barış için çözümlerimizi ifade edeceğiz."
Gazze'ye "tampon bölge" iddiası
"İsrail'in Gazze'de 40 kilometre uzunluk, 12 kilometre genişliğe sahip bir tampon bölge oluşturacağı iddialarının hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bu planın tartışılmasını bile tüm Filistinli kardeşlerime saygısızlık olarak görürüm. Bu, bizim açımızdan tartışılacak, düşünülecek ve üzerinde konuşulacak bir plan değil." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in 1947'de uygulamaya başladığı Filistin topraklarını işgal planının, yıllar içerisinde Filistin'i ve Gazze'yi bu duruma getirdiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Şimdi ise İsrail, Filistin'de kalan bir avuç toprağı tamamen alarak, buraları da işgal etme niyetinde. Buna olumlu bakmak, olumlu yaklaşmak asla mümkün değil. Çünkü bu topraklar Filistinlilerindir. Gazze'de ne olacağına, orayı kimin yöneteceğine Filistin halkı karar verir. Onların kararının üzerinde bir karar verici tanımıyoruz. İsrail'in yapacağı en iyi şey, 1967 sınırlarında bağımsız ve coğrafi bütünlüğü olan Filistin Devleti'nin kurulmasını kabul etmek ve işgal altında tuttuğu Filistin topraklarını mülkün sahibine iade etmektir. İsrail, dünyaya 'yerleşimci' diye pazarladıkları teröristleri o evlerden, o arazilerden çıkartmalı ve Filistinlilerle barış içinde bir geleceği nasıl inşa edebileceklerini düşünmelidir. Bu sürecin galibi de ben inanıyorum ki Filistinliler olacaktır. İki de bir bunlar yatıyor, kalkıyor 'Hamas' aşağıya, 'Hamas' yukarı diyor. Hamas her şeyden önce bir direniş örgütüdür. Hamas, Filistin'de yapılan seçimlerden zaferle çıkmış bir siyasi harekettir."
Erdoğan, 21 sene önce ABD'de bir grupla yaptığı toplantıda da bu soruyu sorduklarını anımsatarak, "Ben orada da söyledim, Hamas, 1947'de toprakları ellerinden alınmış bir siyasi harekettir. Bu siyasi hareket neticede Filistin'de seçim kazanmış bir partidir. Hamas bugün de kendi topraklarını korumanın gayreti içerisindedir. İsrail, Gazze'yi yıllarca açık hava hapishanesine çevirmiş, su, yiyecek, giyecek, elektrik kısıtlamalarına tabi tutarak, kendince terbiye etmeye kalkışmıştır. Gazze'deki Filistinliler bu kadar süre içerisinde yılmadı, İsrail amacına ulaşamadı ve inanıyorum şimdi de başaramayacak." ifadesini kullandı.
"BEDELİNİ ÇOK AĞIR ÖDERLER"
ABD'li Wall Street Journal gazetesindeki "İsrail'in, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerine yönelik suikast planlarının olduğu" yönündeki haber hatırlatılarak, böyle bir planın gündeme getirilmesindeki amacın sorulması üzerine Erdoğan, "Bu haberi yapanlar demek ki Türkiye'yi, Türkleri, bizi tanımıyorlar. Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde şunu bilmeleri gerekir ki bunun bedelini, bunun faturasını çok ama çok ağır öderler." diye konuştu.
Gazze'yi havadan, denizden, karadan kuşatanların, bir hafta içinde netice alacaklarını zannettiğini kaydederek, "Ne oldu, alabildiler mi" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Almadılar. Türkiye'ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkum olurlar. Böyle bir işe kalkışanlar, bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Türkiye'nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir."
"NETANYAHU YAPTIKLARININ CEZASINI ÖDEMEKTEN KAÇAMAYACAK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Bosna soykırımından sorumlu Miloseviç gibi yargılanması gerektiği yönündeki ifadesi anımsatılarak, "Netanyahu'nun yargılanması, İsrail'in başka işgal ve soykırım hareketlerini engelleyebilir mi" denilmesi üzerine, "Her şeyden önce Netanyahu öyle veya böyle bugün olmazsa yarın kesinlikle yargılanacaktır. Hatta şu anda kendi içlerinde bunun kavgası gürültüsü başlamış durumda. Dünyanın değişik yerlerinde meydanlar nasıl ayağa kalktıysa, şu anda İsrail'in meydanları da ayaktadır ve bölünmüşlerdir." dedi.
Netanyahu'nun hesaba çekilmesini isteyen İsrailli grubun da olduğunu belirten Erdoğan, "Netanyahu, yaptıklarının cezasını ödemekten kaçamayacaktır. Er ya da geç yargılanacak ve işlediği savaş suçlarının bedelini de ödeyecektir. Şayet uluslararası hukuk, hakkıyla işletilir ve bu savaş suçlarının cezası verilirse, bu karar hem Filistin bölgesinde hem dünyanın diğer coğrafyalarındaki tüm zalimlere ibret olur. Fakat bunun peşini bırakır, oradaki başvuruyu takip etmezsek, bu da yeni soykırımlara kapı aralar. Bu sebeple bu işi sıkı tutacak ve Gazze soykırımının faillerinin yargılanmasını sağlamak için elimizden geleni yapacağız." ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'i yöneten mevcut koalisyonun sağlıklı olmadığını, çökmek üzere olduğunu vurgulayarak, şu açıklamalarda bulundu:
"Bunları çok diri zannetmeyin, bunlar gidici. Netanyahu'nun gidici olduğunu bundan 50-60 gün önce söyledik. Gitmelerinin alametleri belirmeye başladı bile. İsrail'e 'Artık sizi beslemekten bıktık' diyenler, ortaya çıkmaya başladı. İlk günlerde destek açıklamaları yapan Fransa'ya bakın. Şimdi aynı Fransa var mı? Fransa Cumhurbaşkanı Macron şimdi çok farklı açıklamalar yapıyor. Aynı şekilde yine Batı'daki diğer birçok ülke, ilk zamanlardaki açıklamalarını artık yapmıyor. Bütün mesele buradaki sabrın neticesidir. Hani bizim çok önemli bir ilkemiz var ya;,'Men sabera zafera. Sabreden kimse, zafere ulaşacaktır'. Şu anda, Hamas, Filistin, işte bu sabır mekanizmasını çalıştırıyor. İnanıyorum ki zafer inşallah onların olacaktır. Bedeli ağır olacak ama zafere ulaşacaklar."
Gazze'deki durumla ilgili diplomasi trafiği
Gazze'deki durumla ilgili diplomasi trafiğinin anımsatılıp, "Temaslarınızda, BM'deki Gazze'de ateşkese ilişkin karar tasarısına çekimser oy kullanan ülkelerin tavırlarında bir değişiklik gözlemlediniz mi?" sorusu üzerine Erdoğan, çekimser oy kullanan ülkelerin tutumlarında değişiklik olacağı kanaatini taşıdığını söyledi.
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi sonrası İsrail'in zulmünü ve çözüm yollarını ülkelere anlatan bir yedili grup oluştuğunu, bu grupta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da bulunduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Değişik ülkeleri dolaşıyorlar. Riyad Zirvesinde alınan karar sonrası yoğun bir tempoda çalışmaya başladılar. İslam İşbirliği Teşkilatı'nda ilk defa böyle bir eylem grubu oluşturuldu. Değerli olan bu grubun Filistin konusunda tek ses olması. İlk önce Rusya ve Çin'e gidildi. Daha sonra Fransa, İngiltere'de görüşmeler yapıldı. Akdeniz ülkeleriyle bir araya gelindi. Her görüşmede Filistin ile ilgili bizim geliştirdiğimiz söylemler ve politikalar karşı tarafa iletildi. Bu politikalar anlatıldıkça ciddi bir söylem değişikliği olmaya başladığını gördük. İslam dünyası tek ses olup çözümü konuşmaya başladı. Şimdi 'Gazze'ye ne olacak?' sorusundan öteye geçildi ve 'İki devletli çözüm nasıl olacak, yardımlar nasıl organize edilecek?' gibi konular konuşuluyor."
Sürecin başında İsrail'e hak verip yanında konumlanan ancak gerçekleri gördükçe uzaklaşan ülkelerin de olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"BM'de çekimser kalan ülkelerin de İsrail'in bu hukuksuz saldırılarına aslında karşı olduklarını ama başta çeşitli gerekçelerle seslerinin yükselmediğini görüyoruz. Bazılarının halklarının baskısı sonucu sesleri yeni yeni çıkmaya başladı ki bu umut vericidir. Bir de İspanya gibi cesurca çıkış yapanlar var. Bu ilkeli duruşun Avrupa'da yayılması halinde İsrail'in katliamını sürdüremeyeceğini düşünüyorum. İsrail, Avrupa'yı kaybetmeye başladığının farkında. Toplumların vicdanı bu kaybı hızlandıracak ve neticede Filistin ve insanlık değerleri kazanacaktır."
"ÇEKİMSERLER ÜZERİNDE DURMAYI HEDEFLİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Gazze imtihanından başarısız çıktı. Birleşmiş Milletlerin organizasyonu gözden geçirilebilir mi ya da Birleşmiş Milletlere alternatif bir teşkilat kurulamaz mı?" yönündeki soruya, şu karşılığı verdi:
"Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres başından itibaren tüm taraflarla çok yakın temas halinde. Gerek bizim kendisiyle yaptığımız görüşmelerde, gerek kendisinin bölgeyle ilişkilerinde, hiçbir zaman İsrail yanlısı bir görüş ortaya koymadı. Genel Sekreter Guterres, gerçekten samimi bir havada, özellikle bu zulmün karşısında durdu. Zaman zaman arkadaşlarımızın kendisiyle görüşmeleri oldu. Yaptığımız tüm görüşmelerde Guterres'in İsrail zulmü karşısında hem duruşumuzu takdir etmesi hem de bu duruşun devamı istikametinde kanaat ortaya koyması bizler için bir umut ışığıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Filistin'in yanında, zulmün karşısında duran 121 ülke zaten çok önemliydi. Bunun yanında 40 kadar çekimser oy kullanan ülke var. Biz şimdi bu çekimserler üzerinde durmayı hedefliyoruz. Batı'nın, Amerika'nın yanında yer alan ülke sayısı sadece 14. Bu, Filistin'in haklılığının ne kadar ileri derecede kabul gördüğünün en açık, en güzel ifadesidir. Durum böyle olduğuna göre bizim diplomatik hamlelerimizi devam ettirmemiz önemlidir. Bu 40 ülkenin İsrail zulmüne karşı Filistin'in yanında yer almasını sağlayabilir miyiz? Bunun gayreti içerisinde olmamız lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden öte Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun tavrının kendisini daha çok umutlandırdığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Öbür tarafta da bizim Rusya ile olan görüşmelerimiz devam ediyor ve bugüne kadar da herhangi bir sıkıntı yaşamadık, yaşamıyoruz. Bundan sonra da yaşayacağımıza ihtimal vermiyorum. Birleşmiş Milletler kurumsal olarak sistemini işletemez halde ve eli kolu bağlı yaşananları seyretmektedir. Maalesef 'Dünya beşten büyüktür' çıkışımıza gerekçe olan bu buhranın acı sonuçlarını bir kez daha yaşıyoruz. Dünya barışını korumak Birleşmiş Milletlerin temel görevidir. Güvenlik Konseyinin çarpık yapısı nedeniyle bu görevi yapamaz haldedir. Allah korusun kapsam olarak daha büyük bir çatışmalı süreçte Birleşmiş Milletlerin sonu Milletler Cemiyeti gibi olur. Bu sebeple, zararın neresinden dönersek kardır anlayışıyla hareket etmeli ve Birleşmiş Milletler sisteminde revizyonu konuşmalıyız. Vakit çok geç olmadan bunu yapmak zorundayız. Yoksa Birleşmiş Milletler sistemi çıkacak büyük bir yangını söndüremeyecek ve dünya yeni bir kaybediş sürecine girecektir."
"BAŞKA ALTERNATİFLERİMİZ DE YOK DEĞİL"
Erdoğan, "F-16 ve Eurofighter Typhoon uçaklarının alımının, Türkiye'nin, İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasıyla ilişkilendirildiği yönünde algılar var. Muhatap ülkeler ilave birtakım şartlarla Türkiye'yi belli bir masaya mı çekmeye çalışıyor?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"F-16 meselesinde biz muhataplarımıza dedik ki 'Amerika Birleşik Devletleri'nin kongresi varsa bizim de kongremiz yani Meclisimiz var.' Parlamentomuzdan nihai karar çıkmadıktan sonra söyleyecek herhangi bir şey yok. 'Ben Cumhurbaşkanı olarak bunu parlamentoya sevk ettim ve bana teşekkür ettiniz. Görevimi yaptım ama sizlerden de bir şey bekliyorum. Sizler de eş zamanlı olarak bu konuda kongrenizden bunu geçirin, beraberce eş zamanlı olarak bu adımları atalım.' diyorum. Bir diğer konu da Eurofighter Typhon meselesi… Kaldı ki Eurofighter konusunda da aslında İngiltere'nin bakışı olumlu. Maalesef Almanya'da bir sıkıntı söz konusu. Fakat pürüzleri gidermek için İngiltere'nin olumlu yaklaşımı oldu. Almanlarla konuyu görüşeceklerini söylüyorlar. Bu noktada başka alternatiflerimiz de yok değil."
"İSTANBUL'UN, ANKARA'NIN ÇEKTİĞİ ÇİLELER ORTADA"
İYİ Partinin, CHP'nin yerel seçimlerdeki işbirliği teklifini reddetmesini de bir soru üzerine değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Cumhur İttifakı olarak içimizde böyle bir sıkıntı söz konusu değil. Ekibimiz şu anda muhataplarıyla görüşmelerini yaptı, yapıyor. Sayın Devlet Bahçeli ile bu konuda ana çerçevede görüşmelerimizi yaptık, adımlarımızı zaten attık, atıyoruz. Arkadaşlarımız çalışmaya devam ediyor. Cumhur İttifakı'ndaki sağlıklı çalışma şartları görünen o ki karşı tarafta yok. Bizler de şu an itibarıyla bu sağlıklı gidişi herhangi bir sıkıntıya fırsat vermeden devam ettireceğiz. 'Yeniden İstanbul', 'Yeniden Ankara' diyorsak bu iller başta olmak üzere şehirlerimizin tamamında çok çalışıp Cumhur İttifakı olarak seçimi kazanmalıyız. Zira İstanbul'un, Ankara'nın çektiği çileler ortada. İllerimizde vatandaşımızı, halkımızı inşallah karamsarlığa sürüklemeyecek adaylarla yeni bir sıçramayı yapacağız. Cumhur İttifakı olarak da en güzel şekilde 31 Mart seçimlerinden zaferle çıkacağız."
"BİZ MİLLİYİZ, YERLİYİZ. ONLAR NE MİLLİDİR NE DE YERLİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "HEDEP yerel seçimlerde bütün şehirlerden aday çıkartacağını, son sözün Parti Meclisinde olacağını söyledi. Bu kararlarının arkasında duracağını düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık da şunları söyledi:
"Yaptıkları, geçtiğimiz seçimde gerçekleşen ve hala gizli tutulan pazarlıkları tazeleme gayreti olabilir. Öpülen ellere, gönderilen selamlara bakılırsa CHP de nikah tazeleme konusunda bir hayli hevesli. Bu hevesi gördüklerinden olsa gerek 'ne koparırsak kardır' taktiğini devreye almışlar anlaşılan. Biz bu oyunu daha önce de gördük. Geçtiğimiz seçimlerde ne dediklerini hatırlayın, kesin dille Cumhurbaşkanı adayı çıkartacaklarını söylemediler mi? Sonra CHP ile kapalı kapılar ardında pazarlığa oturdular. CHP'den aldıkları somut sözlerden çok memnun oldular ve aday çıkartmayacaklarını söyleyip altılı masanın adayına açık destek verdiler. Hatta o süreçte Kandil'den de Millet İttifakı'na açık destekler geldi. Şimdi de aynı süreç işletiliyor. CHP'ye 'bize ne vereceksiniz, biz neler alacağız' diyorlar. Cumhur İttifakı'nın dışındaki diğer siyasi partilerin mantalitesi bizim anlayışımız değildir. Ne HEDEP'in zihniyeti ne CHP'nin zihniyeti bizimle bağdaşmaz. Yakından, uzaktan bizimle alakası olamaz. Biz milliyiz, yerliyiz. Onlar ne millidir ne de yerli. Biz bu millilik, yerlilik ekseninde inşallah bu çalışmaları sürdüreceğiz, 31 Mart'tan da çok çok farklı bir şekilde kazanarak çıkacağız."
"Bizi hayal kırıklığına uğratabilecek kimseyi listelerimizde göremeyeceksiniz"
31 Mart 2024'te yapılacak yerel seçimde belediye başkan adaylarının hangi kriterlere göre seçildiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Halkımızın kabul gördüğü veya kabul gösterdiği kriterler neyse biz o kriterlerle adaylarımızı belirlemenin gayreti içerisinde olacağız." dedi.
Belediyecilikten gelen bir siyasetçi olduğunu hatırlatan Erdoğan, "40 yılımızı buna verdik ve halkımın ilgisi, alakası, muhabbeti kimedir, neyedir, hangi kriterler hangi adayda olursa halkım ona teveccüh eder, bunları az çok biliyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, bu konularda partide çalışma yürütenlerle birlikte enine boyuna analiz yaptıklarını, bunun ardından nihai kararı verdiklerini belirterek, "Yerel yönetimler seçiminde de yerel yönetimlerden gelen bir siyasetçi olarak, bu kriterleri masaya yatıracağız ve adımlarımızı da ona göre atacağız. Bizim belediyecilik anlayışımızı temsil etmeyecek, bizi hayal kırıklığına uğratabilecek kimseyi listelerimizde göremeyeceksiniz. Çok nitelikli arkadaşlarımız mevcut ve en iyisine karar verip milletimizin huzuruna çıkıp destek isteyeceğiz." şeklinde konuştu.
"İlkeli siyaset bunların kitabında yer almaz"
Erdoğan, "CHP Genel Başkanlığına seçilen Özgür Özel ilk iş 'Türkiye Doğu'da işgalcidir' diyen bir kişinin elini öptü. Daha sonra 'TSK kimyasal kullandı' diyen Şebnem Korur Fincancı'ya açık ve net bir destek verdi. Muhalefetin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Bu isimlerin hiçbiri ne milli ne yerli ne vatansever. Böyle bir yanları zaten yok. Bunların yakıştığı ve yakışacağı yerler belli. Nereye yakışır bunlar? CHP'ye yakışır, Nereye yakışır bunlar, HEDEP'e yakışır. Bunlar nasıl genel seçim öncesi terör örgütleri dahil birçok odakla iş tuttularsa yine aynısını yapacaklar. Türkiye'nin karşısında konumlananlarla yan yana gelmek bunlar için sorun değil. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayar bunlar. İlkeli siyaset bunların kitabında yer almaz. Gerektiğinde halka, gerektiğinde kendi teşkilat mensuplarına ve seçmenlerine yalan söylemekten çekinmezler. Son seçimde, seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra bile 'kazandık' demediler mi? Kaldı ki seçim sonucunun böyle olacağını bile bile koro halinde kendi kitlelerine yalan söylediler. Zaten Cumhur İttifakı'na bunların yakışması söz konusu değil. Bizimkiler milli olacak, yerli olacak, vatansever olacak ve bayrağıyla ezanıyla yatıp onlarla kalkacak."
"Haziran sonrası çok hızlı bir şekilde yıllık enflasyon düşecek"
Enflasyonla mücadeleye ilişkin soruları da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Enflasyonun yanı sıra piyasadaki fırsatçılıkla mücadele konusunda neler yapılacak?" sorusu üzerine, fırsatçılıkla, fahiş fiyat artışlarıyla mücadeleyle ilgili denetim ve cezai uygulama görevlerini yerine getirdiklerini anlattı.
Bunu yaparken devletin ilgili kurumlarının, enflasyonla mücadele programına uygun biçimde, koordineli şekilde çalıştıklarını aktaran Erdoğan, "Bir yandan da arz, talep, stok, ihracat, ithalat verileri hemen hemen her gün kontrol ediliyor. Piyasada yokluk oluşmaması buna bağlı olarak da fahiş fiyat artışları oluşmaması noktasında ciddi tedbirler aldık ve 6 aydan bu yana piyasada hiçbir mal sıkıntısı yaşanmadı." dedi.
Fahiş fiyat artışı yaptıkları tespit edilen sektörlerin üzerine hızlı ve organize bir şekilde gidildiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gayrimenkulde, otomotivde ciddi fiyat düşüşleri oldu. Cumhuriyetimizin 100. yılı vesilesiyle fiyat indirim kampanyası çağrımız da etkili oldu. 100 bine yakın işletme bu noktada katılım gösterdi. Esasında biz enflasyonu dizginleyerek, beklentileri yöneterek, kalıcı bir şekilde dezenflasyon sürecini başlatmış durumdayız. Bazı ürünler bazında farklı mecralarda farklı fiyatlar olabiliyor. Bunu tamamen kontrol etmek, yönetmek, idari kararlarda pek olası değil. Onun yerine bizim için önemli olan genel anlamda ekonominin tamamına hakim fiyat seviyesindeki artışların yavaşlamasıdır. Şu anda yavaşlama başladı. Bu bir trende dönüştü. Önümüzdeki aylarda bu çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Baz etkisiyle haziran ayına kadar yıllık enflasyon yüksek kalacak. Bir de para politikası gecikmeli çalışıyor. Haziran sonrası çok hızlı bir şekilde yıllık enflasyon düşecek."