İhsan Şenocak sosyal medya hesabından Nurettin Yıldız'la ilgili bir paylaşım yaptı ve birlikte karalerini ekleyerek "Babam Kamil Hocaefendiyle babası Hilmi Hocaefendi aynı zatlarda okuyan Nureddin Yıldız Hocaefendi hanemizi ziyaret etti; babalarımızın üstatları Dursun Efendi, M Rüştü Aşıkkutlu ve Efendi Hazretlerine dair hatıralar yâd edildi. Rabbim bizi ehlisünnet alimlere hayrülhalef eylesin." notunu düştü.
"BU ANLAŞILIR BİR ŞEY"
Cübbeli Ahmet olarak anılan Ahmet Mahmut Ünlü bu paylaşıma tepki gösterdi. Duyduğu rahatsızlığı sosyal medya üzerinden uzun uzun yazdı. Cübbeli Ahmet, şu ifadelere yer verdi; İhsan Şenocak Hoca, Nurettin Yıldız’ın ziyâretini nimet sayarak paylaşmış!
İhsan Hoca’nın babası Kâmil Şenocak Hocaefendi, Mahmûd Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’mizi yegâne şeyhi kabul edip, râbıtasını ona devam ettirmesi hasebiyle Üstadımız Hazretleri’nin mümtâz vekillerinden biridir. Dolayısıyla ziyâret edilmesi teşvîk edilecek ve duâsı talep edilecek eli öpülesi bir zattır. Nurettin Yıldız’ın da kapıya dayanıp “babanızı ziyarete geldim” dediği zaman kabul edilmesi bir derece anlaşılabilir birşeydir.
"ONUNLA İFTİHAR ETMESİ..."
Burada dikkat çekmek istediğimiz husus ise; Ebû Bekr (Radıyallâhu Anh) hakkında “Bir hurma dalı için ağzını bozdu” diyecek kadar ağzı bozuk, Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)’in şâiri Hassân İbni Sâbit (Radıyallâhu Anh) hakkında “ödlek adam” diyecek kadar terbiyesiz, “Allah’ın nerede olduğu belli değil. 1400 senedir âlimler bu işi çözemediler” diyecek kadar Ehl-i Sünnet itikâdından uzak ve “Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) de Mürşid-i Kâmil değildi” diyecek kadar Peygamber câhili bir adamın ziyâretini paylaşarak onunla iftihâr etme meselesidir.
Bir insan, Selefî-Vehhâbî, reformist ve tarîkat düşmanı fark etmeksizin herkese “hocaefendi” ve “hocam” diyebilecek kadar geniş karınlı ise artık ondan hak ile batıl arasında temyîz melekesi alınmış demektir. Dolayısıyla kim kime hocam diyorsa o kişi Ehl-i Sünnet hakkında meşûm ise de kendisi için mübârek olsun!!!
"BAKTIK ADAM İNKAR EDİYOR"
İhsan Hoca hakkındaki son düşüncelerimizi özetleyecek olursak; evvela Nurettin Yıldız’ı ağırlayıp övünür gibi paylaşmasından başlayalım: Biz Hüseyin Avni Hocamızın ve İhsan Hoca’nın teşvikleriyle sulh ve ıslâh niyetiyle yıllar önce Nurettin Yıldız’ı ziyârete gittik. Ama kendisine: “Senin ‘Allah’ın yeri belli değil, Mâturîdî ve Eş'arî akîdeleri bidattir’ şeklindeki konuşmalarını dinledik, bunları düzelt” diye emr-i bil mârufta bulunmaya gittik. O da “Ben Mâturîdî itikâdı üzereyim” diye yemin etti ve: “Benim bu videolarımı Ebubekir Sifil Hoca’nın talebeleri kesti biçti bu hale getirdi, virgülü yanlış yere koyunca “baban gibi eşek olma” gibi birşey çıktı yoksa ben böyle şeyler demedim” diyerek bahaneler ortaya koydu.
Halbuki biz Ebubekir Sifil Hocaefendi’nin talebelerinin böyle bir şey yapmadığını, çünkü videoda ifadelerinin net olduğunu, ayrıca sesli kayıtlarda virgülün hükmü olmadığını biliyorduk. Ama baktık adam yalan yere inkâr ediyor, o yaşa gelmiş sakalı bembeyaz adamın yüzüne karşı “sen yalan söylüyorsun” demekten hayâ ettik.
"BİZ SÖZÜMÜZÜ TUTTUK..."
Bunun üzerine “Senin bu beyânlarından yola çıkarak bu itikâtlarda olmadığını ve Mâturîdî inancında olduğunu kürsüden söyleyeceğiz ki milletin akîdesini düzeltelim” dedik. O da; “Tamam” dedi. O zaman biz onun aleyhine yaptığımız konuşmaları YouTube’dan çekeceğimize söz verdik. O da bu meseleleri düzelteceğine veya en azından “Allah’ın nerede olduğu belli değil” gibi Ehl-i Sünnet dışı şirk sözleriyle ilgili videoları kaldıracağına söz verdi.
Fakat sonra biz sözümüzü tuttuk ve onun aleyhine yaptığımız reddiyeleri geri çektik. Ama o bu itikadları tashîh edecek hiçbir ifadede bulunmadığı gibi ortalıkta dolaşan videolarını da geri çekmedi. Bunun üzerine biz biraz daha sabrettik.
"HERKES KOLAYCA ANLAYABİLİR"
Sonra bir de sahâbe-i kirâm’a hakaretlerini, ondan sonra Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)’e “Mürşid-i Kâmil değil” diyecek kadar ileri giderek ulemâ nezdinde elfâz-ı küfür sayılan tabirler kullandığını duyunca yeniden reddiyeler yaptık, eski reddiyelerimizi de geri koyduk ve onunla bütün irtibatlarımızı kestik.
Nitekim Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)’in Buhârî’de geçen: “Erkeklerden çok kâmil zat oldu ama kadınlardan birkaç tanesi kemâle erdi.” hadîs-i şerîfini düşünürsek, birçok kâmil er yetişmişken, Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)’in mürşid-i kâmil olmadığını söyleyebilmek kadar cinnet ve cinayet olamayacağını herkes kolayca anlayabilir.
"ZERRE KADAR AKLI OLAN HERKES"
Şimdi düşünelim; bu adamın ziyâreti paylaşılarak gençlere ne mesaj verilmek istenmiş olabilir?! Oysa zerre kadar aklı olan herkes İhsan Hoca gibi gençler tarafından takipçisi çok olan birinin bunu paylaşmakla Efendimiz (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)’e noksanlık isnâd ederek hakaret eden Nurettin Yıldız’ın meşrûiyet ve itibar kazanmasına sebep olacağını anlar. Zaten evvelce de tescilli vehhâbî olan ve Efendi Hazretleri’mize “müşrik” diyen bir adamın vefâtının ardından tâziye yayınlamış ve “Kurân’a çok hizmet etti” diyerek, Allah’a mekan isnat etmekle Kurân’ı tekzip eden kişiye övgüler yağdırmıştı.
Onun için artık saflar tamamen ayrılmaya ve belirginleşmeye başlamıştır. Ehl-i Sünnetten tâvîz verenlerin iki cihanda sonu hüsrândır. Bunlara âlet olmayalım ve yaldızlı sözlerine aldanıp helâk olmayalım.
"ALLAH'IN YERİ BELLİ DEĞİL"
Kendisine ve hizmetine mâddî-mânevî destek vermeye çalıştığım, kendisine ömrümden ömür hibe ettiğim ve insanları sohbetlerine, medreselerine delâlet ettiğim İhsan Hoca kardeşimizin meşrû bir sebep yokken bütün sohbetlerinin Lâlegül’den kaldırılmasını isteyecek kadar bize karşı hiddetlenmesini ama “Allah’ın yeri belli değil”, “Peygamber mürşid-i kâmil değil” diyen adama Allah için buğz etmemesini, hiçbir reddiye yapmamasını ve aksine ziyâretiyle iftihâr etmesini, Ehl-i Sünnet câmiamızın isâbetli takdîrlerine havâle ediyorum.
"HAKARETLER ETMİŞ..."
Yine kendisi yakın zaman önce Efendi Hazretleri’mizin: “Seyyid Kutub’un kitapları okunmaz, evde ocakta bulundurmayın ve yakın” dediği biri hakkında savunmalar yapmış, Ahmet Şimşirgil Hoca’ya hakaretler etmiş, üstelik “Medreselere Seyyid Kutub’un eserlerinin girmesi lâzım” sözüyle tanbura nağmeler ilâve etmişti. Bütün bunları göz önünde bulundurursak ayrıca Ehl-i Sünnet dışı birçok görüşleri olan Muhammed Emin Yıldırım gibi kişilerle hâlâ kuçaklaşıp görüşebildiğini mülâhaza edersek, bu hocanın mezhebinin ne kadar geniş, müsâmahasının ehl-i bidata karşı ne kadar fazla ama ehl-i hakka karşı ne kadar kıt olduğunu anlamakta hiç güçlük çekmeyiz.