İlhan, Türk edebiyatının usta isimlerinden biridir ve 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde savcı Bedrettin Bey ile Memnune Hanım'ın ilk çocuğu olarak doğdu. Babası Bedrettin Bey, aynı zamanda divan şairi olup emekli olduktan sonra ailesiyle birlikte İzmir'e taşınarak avukatlık yapmaya başladı.

İlhan, ilk eğitimini Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu'nda tamamladı. Henüz çocukken babasının etkisiyle edebiyata olan ilgisini keşfeden İlhan, 3. sınıftayken "İlkbahar" adlı ilk şiirini yazdı. Usta şair, ortaokula geçtiğinde ise roman yazmaya başladı.

İzmir Atatürk Lisesi'nde birinci sınıf öğrencisiyken, kız arkadaşıyla mektuplaşırken gönderdiği Nazım Hikmet'e ait şiirler sebebiyle, 1941 yılında sadece 16 yaşında iken komünizm propagandası yapmaktan dolayı tutuklandı. Bu nedenle okuldan uzaklaştırılan İlhan, üç hafta gözetim altında tutuldu ve ardından iki ay hapiste kaldı.

Attila İlhan'a, Türkiye'nin herhangi bir yerinde okula gidemeyeceğine dair bir belge verildi. Ancak babasının yürüttüğü hukuk mücadelesi sonucunda, Danıştay kararıyla 1944 yılında okuma hakkını yeniden kazanarak, eğitimine İstanbul Işık Lisesi'nde devam etti.

Nazım Hikmet'ten etkilendi

Edebiyat kariyerine müstear isimlerle devam eden Attila İlhan, senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullanmıştır. Aynı zamanda "Beteroğlu" takma adıyla "Yücel" dergisinde şiirlerini yayımlamıştır.

Attila İlhan, şairlik kariyerine başladığında halk şiirleri ve yaklaşık 200 gazel yazmıştır. Zamanla, Nazım Hikmet'in üslubundan etkilenerek farklı bir poetik yöne evrilmiştir.

"Küçük Prens" İstanbul’da sanatseverlerle buluştu! "Küçük Prens" İstanbul’da sanatseverlerle buluştu!

Seçilmiş Hikayeler, Kaynak ve Ufuklar dergilerindeki yazılarında "Bobstil ve alafranga" olarak nitelendirdiği "Garipçiler" akımına karşı duran Attila İlhan, 1952-1956 yılları arasında yayımladığı "Mavi" dergisi etrafında bir araya gelen yazarlar arasında yer aldı. Bu topluluk, Orhan Duru ve Ferit Edgü gibi isimlerden oluşuyordu ve "Mavi" ya da "Maviciler" olarak bilinen, toplumcu ve gerçekçi bir şiir akımını başlatmışlardır.

Attila İlhan, şiirlerinde benzersiz bir ses düzeni kurarak ve kendine özgü bir üslup geliştirerek öne çıktı. Bir röportajında ifade ettiği gibi:

"Şiir gelir ve kendini yazdırır. Bu işin zanaatkarlığını da zaten aşağı yukarı 50 yıldan beri yaptığım için şiir yazmakta o kadar zorlanmıyorum. Bu bakımdan şiir benim hayatımda çok yer tutmuyor. Benim hayatımda daha çok yer tutan başka şeyler vardır. Bunların içerisinde bir defa astronomi merakım vardı. Liseyi bitirdikten sonra matematik astronomiye gitmeye hevesli bir gençtim fakat o zamanlar buna imkan vermedi. Biraz da babam istemedi. O zamandan bu zamana astronomi, astrofizik konularıyla çok yakından, merakla ilgilenirim ve uzayda olan olaylar, birinci derecede ilgi çevreme girer. Bu yüzden de bilim kurgu dediğimiz edebiyat eserleri benim merakla beklediğim eserlerdir."

Attila İlhan'ın bazı eserleri;

  • Şiir: "Duvar", "Sisler Bulvarı", "Yağmur Kaçağı", "Ben Sana Mecburum", "Bela Çiçeği", "Yasak Sevişmek", "Tutuklunun Günlüğü", "Böyle Bir Sevmek", "Elde Var Hüzün", "Korkunun Krallığı", "Ayrılık Sevdaya Dahil"
     
  • Roman: "Sokaktaki Adam", "Zenciler Birbirine Benzemez", "Aynanın İçindekiler Serisi", (Gezi) "Abbas Yolcu"
     
  • Senaryolar: "Yalnızlar Rıhtımı", "Ateşten Damla", "Şoför Nebahat", "Devlerin Öfkesi", "Rıfat Diye Biri", "Ver Elini İstanbul"
Kaynak: Haber Merkezi