Muş'ta gerçekleştirilen 11. Uluslararası Onkoloji Günleri, "Kanserden Daha Güçlüyüz" temasıyla sona erdi. Etkinlik boyunca, kanser tanısı ve tedavisine yönelik panellerin yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarının desteği ve kanseri yenmiş bireylerin yaşam öyküleri paylaşıldı. Katılımcılar, kanserle mücadelede farkındalığın artırılması ve moralin önemine vurgu yaptı.  

ŞOK Gazetesi olarak bu önemli etkinlikte yerimizi aldık ve adım adım programı takip ettik. Bu etkileyici hikâyelerden biri de 29 yaşındaki 2 çocuk annesi Melek Akkaya'ya ait. O, bir anne, bir savaşçı, bebeği için canından vazgeçen ve "Ben kanserden daha güçlüyüm" diyen güçlü bir kadın. Henüz 23 yaşında kanserle tanışan Akkaya, dört yıl içinde üç kez kanserle mücadele etti. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük sınavlardan geçen Akkaya, bu zorlu yolculuğun ona hayatın ne kadar değerli olduğunu ve her anın kıymetini bilerek dolu dolu yaşamak gerektiğini öğrettiğini dile getirdi.

Kanseri nasıl fark ettiğini, tedavi sürecini ve yaşadıklarından nasıl dersler çıkardığını muhabirimiz Senay Güncavar’a anlatan Melek Akkkaya, hastalıkla savaşırken psikolojik destek almanın önemini ve hayata dair farkındalıklarını bizimle paylaştı. 

O bir anne, o bir savaşçı işte Melek Akkaya'nın cesaret dolu hikâyesi…

İlk olarak bu hastalığa nasıl yakalandığınızı fark ettiniz?

Önce anlamadım aslında. Vücudum tüm sinyalleri verdi, ama ben farkında değildim. Tesadüflerle öğrendim. Bir hastalık için ameliyat olmam gerekiyordu tomografi çekilince boynumda çıkan lenf bezleri fazla olunca ameliyatımı yapan doktorumun dikkatini çekti. Sonrasında başka bir bölüme sevk edildim ve detaylı tetkikler yapıldı. Lenf kanseri olduğum ortaya çıktı.

Belirtiler neydi?

Ciddi bir kilo kaybı yaşadım. Halsizliklerim vardı. Gece kaşıntılarım oluyordu. Vücudum aslında tüm sinyalleri vermişti. Ele gelen şişlikler vardı. Toplum olarak bilincimiz bu konuda az olduğu için ne olabilirdi bilmiyorduk. Biz zannediyoruz ki yorgunluk, çoluk, çocuk var diye yaşıyoruz bunları. Aslında sebep çok farklıymış.  

Bu süreci yaşarken ruh sağlığını nasıl koruyabildin? Psikolojik destek aldın mı?  

Ruh sağlığımı korumak çok önemliydi. Psikolojik destek aldım, hem psikiyatrist hem de psikologdan yardım aldım. 4 yıl boyunca bu desteği sürdürdüm. Hatta hastanede tedavi olmak için yattığımda online olarak bile destek almayı sürdürdüm. İnsan bazı şeylerle savaşırken hayatta kalmayı öğreniyor. Zor zamanlarımız oluyor, ama ayağa kalkmayı bilmemiz gerekiyor. Bu sürede ailemin büyük desteği vardı. Eşim, annem, babam, abim hep yanımdaydı. Etrafımdaki herkes benimle birlikteydi. Bu hastalıkla savaştıkça, acılarla güçlendim.

İKİNCİ OĞLUMA HAMİLEYKEN HASTALIK NÜKSETTİ

Çocuklarınızın olması sizi nasıl etkiledi?

Çocuk sahibi olmak bu süreci çok farklı hale getirdi. Oğlum 3,5 yaşındayken ilk teşhis kondu. Ve yendim. Daha sonra ikinci oğluma hamileyken tekrar kanser olduğumu öğrendim. Bebeğimi doğurmaya karar verdim. Oğlum 40 günlük oldu, emzirdim ve 41. günde tekrar kemoterapiye başladım. Çocuklarım olmasaydı, belki kendimi kapatır, ağlardım. Ama onların varlığı bana güç verdi. Her nükste biraz hayal kırıklığı yaşıyorsun ama mücadele etmeyi öğrendim. O acılarla güçlendim, fırtınalardan çıktım ve şimdi bambaşka bir güce sahibim.

“3 kez kanserle savaştı. 20’den fazla kemoterapi aldı. 1 nakil ve 33 kez ışın tedavisi gördü…”

“ 24 yaşımda kansere yakalanıp 4 sene içinde 3 kere kanserle savaşacağımı her şey bitti derken bir de bebek sahibi olacağımı daha sonra da bu kadar acının beni çok güçlü yapacağını bilmiyordum ”

Genetik olarak ailenizde başka kanser vakası var mı? 

Hayır, ailemde hiçbir kanser öyküsü yoktu. Ben ilk oldum ve umarım son olur.

HAYATI ERTELEMİYORUM

Bu sürecin size kattığı en büyük farkındalık ne oldu?

Hayatta aslında hiçbir derdim olmadığını öğrendim. Eskiden çok büyük sorunlar yaşadığımı sanıyordum, ama kansere yakalandıktan sonra anladım ki aslında hiçbir problemim yokmuş. Şimdi küçük şeylerin ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Benim en büyük hayalim sahilde çimlerde oturup denizi seyredip kahve, çay içmekti. Şimdi bunu herkes yapıyor ama bunun ne kadar farkına vararak yapıyor? O çimde oturmanın mutluluğunu yaşıyor? Ben bunu biliyorum. Her çimlere sandalye attığımda bunu yaşıyorum. Çünkü ben hastane odasındayken parmağımı bile oynatamaz haldeyken çimlere oturup çay içmenin hayalini kuruyordum. Şimdi hayatı ertelemiyorum, anı yaşıyorum. Kendimizi öğrenmemiz için yaşamamız gereken bir yolculuktu. Ben bu yolculukta kendimi öğrendim. Bu en büyük farkındalığım oldu.

ASLA PES ETME

Kanserle savaşan birine verebileceğiniz en büyük tavsiye nedir?

Hayatta her zaman iyi hissetmek zorunda değiliz. Zor zamanlarımız olabilir, ama önemli olan ayağa kalkmayı bilmek. Yaşayanlar ne demek istediğimi anlar. Asla pes etmemek lazım. Bu hastalık bir süreç ve bu süreçte kendimize zaman tanımalıyız. Kendimizi sevmeyi ve ne mutlu ediyorsa onu yapmayı öğrenmeliyiz. Bu hastalık bir yolculuk ve bu yolculukta mola vererek ilerlememiz gerekiyor. Çünkü hayat çok kısa. 

Kaynak: SENAY GÜNCAVAR