Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:
"Kurban ibadeti Allah rızasının kazanılma çabasıdır. Bir yanda kurban keserken bir yanda da kötülüğü kesmektir. Huzurlu insan, müreffeh toplum hedefine ulaşmak için manevi toparlanma mecburiyettir. Bayram tatili sürecinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.
İSVEÇ'TE KUR'AN-I KERİM'İN YAKILMASI: 'MUNDAR ELLERİN GÜNÜ GELDİĞİNDE KIRILACAĞINA İNANIYORUM'
İslamiyet, cihatı emrederken haksız bir savaşı desteklemekten bütünüyle uzaktır. Batı'da Müslüman denildiğinde akla gelen Türk milleti olmuştur. Allah tektir, ordusu da Türk'tür. Sistematik şekilde ilerletilen İslamofobi, beşeriyetin huzur ve güvenlik arayışlarını da tehdit etmektir. İsveç'te Kur'an'ın yakılması insanlık değerlerine hakarettir. Malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirdiğini düşünmek anlamsızdır. Barbarlığın özgürlüğü olamaz. Kur'an-ı Kerim bir kağıt parçası değildir. Kur'an yakan kendini yakmıştır, yakan da cehennemin dibini boylamıştır. Türk milleti her zaman inançlara saygılı davranmıştır. İsveç'te iki de bir hassasiyetlerimizi kanatan tahammülsüzlükleri lanetliyor, mundar ellerin günü geldiğinde kırılacağına inanıyorum.
MERDAN YANARDAĞ'A TEPKİ
Sosyal ve siyasal çelişkiler giderek derinleşmektedir. Bize göre her insanın arayış arzusu huzurdur. Beşeriyetin huzur çağına ihtiyacı vardır. Huzur insanın vicdan sesini duymasıdır. Bizim için her şeyin ölçüsü insandır. Bugün dünya genelinde 8 milyar insan yaşamaktır. Huzur çağının öznesi insandır. Bir dava insanı her şeyden önce insandır sonra ülkücüdür. Her şeye gerçekçi bakan, hayatın zorlu yokuşlarını tırmanan, yaptığını bilen, bildiğini yapan gönül ve sevda neferi tertemiz insanlarla yolumuz birdir. Güzel söylenmiş yalanlara kanacak yoktur. İnsandan başlayarak Türk ve Türkiye Yüzyılı çerçevesinde tazelenmeye ihtiyaç vardır. Siyasi partilerin durum tazelemesi yaparak gözden geçirmesi, nerede durduklarına bakmakta yarar vardır. Nitekim siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurudur. Türk siyasetinde faal halinde bulunan partinin birinci kaynağı Türk milleti, aidiyeti Türkiye'dir. Her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir. Milletin hak ve egemenliğini savunmayan, terör örgütlerinin kullanımına girmekten gocunmayan partilere siyasette yer olmamalıdır. Siyasi partiler Anayasaya uygun davranmak zorundadır. Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, bununla yetinmeyip hak gasbına uğradığını ifade etmek suçtur.
"AYM, KANDİL'İN DÜZCEME MAHKEMESİ DEĞİLDİR"
Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedefleri Türkiye’nin kurucu felsefesi ile Anayasa’nın ilk üç maddesi ile çelişemez, çatışamaz, ters düşemez. Tam tersi fiiller, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve Anayasa Mahkemesinin görev alanına girecektir. Anayasa Mahkemesi, Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olmayacaktır. Adalet suçluyu aklama gayesi güderse, eğer adalet ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir. Adalet ve hukuk demek devlet demektir. Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. Bazı mihrakların sinsi, gizli ve potansiyel maksatları da budur. Anayasa’nın 6. Maddesi'ne göre hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan devlet yetkisini kullanamayacaktır. Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir.
“GÖÇ SORUNU ÇOK NAZİK BİR KONUDUR”
Sınır aşan göç olgusu tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınavdır. Yerini yurdunu bırakıp, baskı ve zulümden kaçan on binlerce insan, ya bir sınır hattında ya dalgalı bir deniz ortasında ya da gittikleri bir ülkede reva görülen kötü muamelelerle eziyet görmekte, perişanlık çekmekte, en kötüsü de hayatlarını kaybetmektedir. Sınırı aşan göç sorunu çok nazik bir konudur. Ön yargılardan uzak bir şekilde ele alınmalı, adalet ve hakkaniyet üzerine bina edilmeli, adil paylaşım, eşit sorumluluk çözüm odaklı insan temelinde bu ağırlaşan meseleye kafa yorulmalıdır.
"TÜRKİYE FRANSA'YA BENZEMEZ"
Türkiye'de geçici sığınmacı konumunda olan sığınmacılar vardır. 13 milyon olarak ifade etmek kuyruklu yalandır. Fransa'daki olayların Türkiye'ye sirayet etmesinden bahsedenlerin, Mudanya'daki olaylara karışanların ateşle oynadıklarını bildirmek istiyorum. Türkiye Fransa'ya benzemez. Onun bunun kirli elleri ile kaosa çekilemez. Devlet ve vatan üzerinde kazı yaptırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur. Hangi coğrafyada olursa olsun bu tür olaylar meşru hak arama aracı olmamalıdır."